Hakkımda

Fotoğrafım
Fotoğraf, müzik, gezi, yemek, hukuk = Rüya =)

11 Aralık 2011 Pazar

Acınacak Haldeyiz! (Pamukkuş yazısı)



Bilenler bilir.. Benim çok sevdiğim düşkün olduğum bir kuşum vardı..Pamuk.. Öldü. Çok yakın bir dostunu kaybeden insan neyse bende aynen öyleyim şu an. Mutsuz, üzgün, ağlamaklı her daim..

Artık kafesinin yeri boş kaldı. Her sabah bizi şakıyarak uyandıran bir kuşumuz olmayacak artık. Ya da kafamıza konan, ben nereye gidersem takip eden, etrafımda pırrr dönen kuşum artık yok! Ondan bana hatıra kalsın diye tüyünü aldım. Saklayacağım..

Onu gömmem gerekiyordu..Ve işte o zaman daha iyi anladım ki acınacak haldeyiz. Etrafımızda nefes alabileceğimiz, ayağımızın toprağa değebileceği ya da minik hayvanlarımızı gömebileceğimiz... yerler o kadar az ki ya da hiç yok. Beton yığınlarının arasında sıkışıp kalmış olmak.. işte bunu düşünüdüm. Pamuk'u parka gömdüm. Bulabildiğim tek toprak parçası parktaki toprak idi. Ellerimle kazdım, kazdım, kanayana kadar. Ve onu son yolculuğuna uğurladım.. Seni çok sevdik biz Pamuk.. Dünyanın en sevimli kuşu..

Bu aslında bir Pamuk Kuş yazısı ve aynı zamanda bu şehir insanı yazısı.

Okuyanlara ise teşekkürler..

18 Kasım 2011 Cuma

Turna Kuşu ve Japon Kız


Beni çok etkileyen bir hikaye okudum az önce paylaşmak istedim. Ve gerçek bir hikaye...


Japonya'ya atom bombası atıldığında 2 yaşında olan bir kız, 12 yaşına geldiğinde maruz kaldığı radyasyon nedeniyle kansere yakalanmış ve hastaneye yatırılmış. Ama durumu ümitsizmiş.

Hastanedeki tüm doktorlar, küçük kızın ölümü için gün sayarken, küçük Japon kızı hayat doluymuş. Koridorlarda koşuyor, oynuyor ve diğer hastalara yardım ediyormuş. Hastaların arasında en sevdiği kişi ise 80 yaşlarında..., kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadınmış.

Küçük Japon kızı, ölüm döşeğindeki bu yaşlı kadını hiç yalnız bırakmamış. Kadın ölmeden hemen önce "Benim için çok geç ama, bizim inanışımıza göre; eğer bir kişi kağıttan 1000 tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Ben yapamadım, sen yap ve kurtul" demiş ve son nefesini vermiş.

Küçük Japon kızı çok üzülmüş ama hayatta kalma arzusuyla geleneksel Japon sanatı olan origamiyle kağıtan turna kuşları yapmaya başlamış. Neşe içinde çalıştığından ilk başlarda çok hızlı yapıyormuş. 1000 tane turna kuşu yapması işten bile değilmiş.

Ama sağlığı da hızla bozuluyormuş. Bu hazin öykü önce yerel, sonra da uluslararası basında yer almış. Dünyanın dört bir yanından insanlar kıza, binlerce turna kuşu göndermeye başlamış.

Ama küçük Japon kızı, haberler basında çıktığında elini kıpırdatamaz hale gelmiş. Hayattaki son saatlerini 644. kuşu yaparak geçirmiş. Kuşu bitirmiş, gözleri kapanırken hemşireler ve hastabakıcılar, postadan çıkan yüzlerce origami kuşuyla odasına girmişler. Ama küçük Japon kızı yüzünde bir tebessüm yatağında cansız yatıyormuş. Postacılar aylarca kağıttan turna kuşu taşımışlar hastaneye. Sayısı milyonlara ulaşan turna kuşları Japonya'da bir müzede sergileniyor...

Bu hikaye Japonya'da 1943-1955 yılları arasında yaşayan Sadako Sasaki'nin hikayesidir. Arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömerler.

Turna kuşu, o zamandan beri barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesidir.

Küçük kızın hayatı "Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu" adıyla 1977 yılında Eleanor Coerr tarafından kaleme alınmıştır

18 Eylül 2011 Pazar

Lunch Break On A Skyscrapper




Merhabalar yenidenn =)

Dün itibariyle tatilim resmen sonlanmış bulunmakta. Yaklaşık 10 gündür İstanbulda değildim çünkü. Bundan sonra uzun süreli bir yere gideceğimi de pek sanmıyorum.

İstanbula gelir gelmez tabi okuldan arkadaşlarla filan buluştuk. Ayaklarımız şişene kadar dolaştık. Sahaflar Festivaline gidelim dedik. Her sene gitmeye çalışırız. Fakat geçen sene yeri Gezi Parkının oradaydı. Bu sene de orada sandık, bir baktık ki festival Trtnin oradaymış. Trt çok uzak geldi, o yorgunluğun üstüne, bizde başka bir gün gitmek için karar kıldık. Yorgunluğumuzu sahilde bir çay içerek dindirelim dedik. Kalan son takatimizle de Gümüşsuyundan, Kabataş'a doğru tabanvay yaptık. Yolda poster satan bir satıcıya rastladık. Güzel posterleri vardı satıcının. Tabi çooook sevdiğim bir fotoğrafı görünce dayanamayıp aldım bir tane. O fotoğraf hakkında bilgi vermek sitiyorum biraz. Büyük ihtimal görmüşsünüzdür zaten üstteki fotoğrafı. Şimdi duvarımda asılı çok güzel oldu, kocaman bir poster. =))


Bu fotoğraf 1932 yılının 29 Eylül'ünde, Rocefeller Center'ın inşaatı esnasında Charles C. Ebbets tarafından çekilmiş, ''Gökyüzünde Öğlen Yemeği'' isimli çalışma. Bu fotoğraf çok şey anlatıyor.. Ben bu fotoğrafa bakınca mutluluğu görüyorum, Dostluğu görüyorum mesela.. Ha bir de bu fotoğrafa yapılan nazireler var onları da paylaşmak istiyorum. =)

















17 Eylül 2011 Cumartesi

İETT'den komik cevap!




Merhabaa..

Geçenlerde İETT'ye zamları şikayet için bir yazı yazdım. Ve bana verdikleri cevap ultra KOMİK. Ben 2 zammın gereksiz olduğunu, vatandaşı zor duruma düşürdükleri gerekçesini öne sürerek şikayet etmiştim. Onlar ise bana İETT ÜCRET TARİFESİ'ni yollamışlar. Bir de altına şaka gibi yani ama, ''
Vatandaşlar şikayetlerini topluulasim@ibb.gov.trmail adresine yapabilirler.'' Yazmışlar. Galiba bu cevap copy-paste bir cevap olsa gerek. Her şikayette bulunanlara bunu yolluyorlar anladığım kadarıyla. Bende onların copy-paste cevabını buraya copy-paste ediyorum. Bakalım size ne kadar komik gelecek?


Kurumumuz Ulaşım Koordinasyon Merkezi`nin (UKOME) kararıyla yeni ücret tarifenine 15.08.2011 tarihi itibariyle geçmiştir. Tarife akaryakıt fiyatları, enflasyon oranlarına bağlı olarak malzeme ve yedek parça girdi maliyetindeki artışlarda göz önüne alınarak ,ücret düzenlemesini yolcularımıza asgari seviyede ve sosyal sorumluluk çerçevevesinde yapılmıştır. 15 Ağustos 2011 Pazartesi günü uygulanacak olan yeni tarifeyle tam kontör 1,75 lira, öğrenci 1 lira olurken tek geçişlik bilet fiyatı 3 lira olarak belirlendi. Kademeli bilet sisteminin uygulandığı metrobüste yolcular üç durağa kadar tam 1,45 öğrenciler 0,85 lira, üç durak sonrası için tam 2,10 öğrenciler ise 1 lira ödeyecek. İETT, ÖZEL HALK OTOBÜSLERİ, OTOBÜS A.Ş., İDO, ŞEHİR HATLARI, ÖZEL DENİZ MOTORLARI VE RAYLI SİSTEMLERDE; ELEKTRONİK BİLET (AKBİL - ELEKTRONİK KART) Tam 1,75 TL Öğrenci-İndirimli 1,00 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 1,20 TL MAVİ KART (AYLIK) Tam 140,00 TL İndirimli - Öğrenci 70,00 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 80,00 TL ELEKTRONİK BİLET İLE AKTARMA Tam 1,00 TL İndirimli -Öğrenci 0,40 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 0,60 TL METROBÜS HATTI İlk 3 durak için tam 1,45 TL Öğrenci 0,85 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 1,00 TL Üç durak sonrası için tam 2,10 TL Öğrenci 1,00 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 1,20 TL SINIRLI KULLANIMLI ELEKTRONİK BİLET Tek Geçişlik Bilet 3,00 TL İki Geçişlik Bilet 5,00 TL Beş Geçişlik Bilet 12,00 TL On Geçişlik Bilet 23,00 TL İDO, ŞEHİR HATLARI, ÖZEL DENİZ MOTORLARI VE RAYLI SİSTEMLERDE Kurumsal Bilet (Jeton vb.) 2,00 TL ADALAR ŞEHİR HATLARI VE ÖZEL DENİZ MOTORLARI Tam 3,00 TL Öğrenci 2,00 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 2,35 TL Jeton 4,00 TL ÖZEL DENİZ MOTORLARI Jeton (KARTAL-ADALAR) 3,50 TL İDO BOSTANCI-KABATAŞ, BOSTANCI-BAKIRKÖY Tam 4,75 TL Öğrenci 3,15 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 3,45 TL Jeton 7,00 TL KABATAŞ-ADALAR Tam 6,50 TL Öğrenci 4,75 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 5,30 TL Jeton 8,00 TL BOSTANCI-ADALAR Tam 3,90 TL Öğrenci 3,30 TL Diğer (Öğretmen/Yaşlı) 3,60 TL Jeton 5,00 TL • Köprü geçiş ücreti fiyatlara ilave edilir. • Etüt için yapılan taşımalarda servis ücretinin en fazla %30’ u ilave edilir. • Kardeş indirimi (Gerekli belgeler ibraz edilmesi ve aynı okula gitmeleri halinde birinci çocuk tam ikinci çocuk %10 üçüncü çocuktan itibaren % 20 indirim olarak uygulanır. • Öğretim yılı boyunca resmi ve idari tatiller ücrete tabidir. Yarıyıl tatili ücreti alınmaz. • Öğrenci taşımacılığı yapan her araç, Okul Aile Birliği tarafından onaylanmış ve servis aracı kiralama komisyonunca yazılı olarak bildirilen, maddi durumu yeterli olmayan ihtiyaç sahibi bir öğrenciyi ücretsiz taşıyacak. • Taşıma Ücreti her ayın 1 ile 10’u arası ödenmesi esastır, ancak yıllıkta ödenebilir. Yıllık peşin ödemelerde tarife üzerinden en az % 5 indirim uygulanır. • Ücret tarifesinde belirtilen fiyatların dışında ücret talep eden ya da ilgili UKOME kararında belirtilen hükümlere uymayan ve vatandaşa/müşterisine gerektiği gibi davranmayan okul servis araçları ile şoförler hakkında tüm şikâyetleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi Alo Beyaz Masa 153’e ya da Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğüne iletebilirsiniz. Vatandaşlar şikayetlerini topluulasim@ibb.gov.tr mail adresine yapabilirler.

4 Eylül 2011 Pazar

İlk Yoğurt.



Merhabalar..

Geçenlerde annem yine yoğurt mayalıyordu. Her yoğurt mayalanışında, diğer bir yoğurttan 1-2 kaşık alınır ve öyle mayaya bırakılır. Sonra benimde aklıma bir soru düştü. Madem bütün yoğurtlar bir yoğurda muhtaç ise, ilk yoğurt nasıl ortaya çıktı?? Sonra etrafımdaki yaşlı kimselere sordum filan. Bir cevap alamadım. Yıllardır bu yöntemle yaptıklarını söylediler.

Bu durum beni pek bir merak içine soktu. Bende araştırdım ve çok ilginç bir sonuca ulaştım. Sonucu şuraya copy-paste yapıyorum faydalanmanız açısınd
an.


Elimizde yoğurt mayalamak için eski yoğurt bulunmuyorsa ne yapmalıyız? Ya da ilk yoğurdun mayası nedir? Bu soruların yanıtları araştırıldığında, göçebe olarak yaşayan atalarımızın karınca yumurtasından yoğurt yaptığına dair bilgiler edinildi.

Bunun üzerine ilk yoğurdun karınca yumurtasından mı, karınca toprağından mı, yada normal topraktan mı mayalandığını kanıtlamak için araştırmalar yapıldı.

Oktay İnce de çalışmasında, eski yoğurt dışındaki doğal mayaların, sütün yoğurda dönüşmesinde işe yarayıp yaramayacağı ve eğer doğal mayalardan yoğurt olursa, ne kalitede olacağını inceledi. Araştırmasında deneysel olarak süte ev koşullarında değişik oranlarda standart (ticari) yoğurt ve doğal mayalar (normal toprak, karınca yuvası çıkışındaki toprak ve karınca yumurtası) ekleyip, elde edilen yoğurtların ve bunlarla hazırlanan yoğurtların bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerini beş gün süreyle araştırdı. İnce, araştırmasının sonuçları konusunda şu açıklamayı yapıyor: "Araştırmamızda denenen yoğurtların her bir neslinin, zamana bağlı olarak pH değerinde azalma olduğu saptandı. Doğal mayalarla elde edilen yoğurtların 2, 3 ve 4. nesillerinde ölçülen pH değerinin, standart yoğurt pH'sı ile aynı düzeylerde olduğu saptandı. Yoğurtların fiziksel görüntüsü bakımından doğal mayalarla elde edilen yoğurtların 3. ve 4. nesillerinde hemen hemen hiç serum ayrılması gözlenmezken, ev yoğurdunda az da olsa serum ayrılması oldu.

Duyusal test sonucunda yapı bakımından en iyi yoğurt, karınca toprağıyla mayalanan yoğurt oldu; görünüm olarak karınca toprağı ve karınca yumurtası olumlu sonuçlar verirken, lezzet olarak da en iyi yoğurdu, karınca toprağıyla yapılan mayalamadan elde ettik. Sonuç olarak, doğal mayalar kullanılarak yoğurt mayalama işlemi sağlandı ve karınca toprağıyla mayalanan yoğurt panelistler ve tüketiciler tarafından en iyi yoğurt seçildi.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Şehir İnsanları

şehir insanlarıyız

ne acı..

1-0 yenik başlıyoruz yani şu 3 günlük hayata

hani otoban kenarlarındaki,

hani bize kızgın

hani her baharda açmak için didinen,

laleler varya...

işte!

aynı öyleyiz bizde..

habitatından uzak,

egzos dumanları arasında

yaprakları solgun

rengi bozgun..

şehir insanlarıyız

ne kötü..

hep bir telaş içinde..

daha kendine bile varamamışken

ötekine yetişmeye çalışmak ne diye?

Bir film üzerine..




Ben bugün hasbel kader, otobüste gelirken Mommo diye bir film izledim. Yani bildiğin otobüste koltukla bütünleşen küçük ekranda izledim. 4-5 tane film daha vardı onlar yabancıydı. İğrenç dublajlı filmler izlemektense, bari yerli film izleyeyim dedim. Neyse efenim sadede gelelim karşıma öyle bir film çıktı ki.. Şaştım kaldım, afalladım! Filmin sonunda otobüste hüngür hüngür ağlamayayım diye kendimi zor tuttum öyle bir dramdı yani. Ve bir film anca bu kadar doğal ve sade olabilirdi. Müzikleri Erkan Oğur'un, Yönetmen ise Atalay Taşdiken. Biz izledik sevdik sizde izleyin ve seviniz.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Çetin Altan ve Ara Güler Söyleşisinden.

"Ara G.: Şimdi ben bir arkadaşa gidiyorum. Apartmanlardan birinde, altıncı katta bir karı dışarı çıkmış, cam siliyor. Hizmetçi. Ben böyle bakıyorum.

"Çetin A.: Neresine bakıyorsun cam silerken? Bir yerine mi?

"Ara G.: Her tarafına bakıyorum.

"Çetin A.: Ben olsam neresine bakardım?

"Ara G.: Şimdi ya ben hikâye anlatayım ya da ben susayım, sen anlat.

"Çetin A.: Anlat, anlat...

"Ara G.: Şimdi ben sokakta yürürken her zaman makinenin ayarını yaparım ki, bir bok olursa hemen çekeyim diye. Ben baktım, ’Bu karı düşer, ’ dedim.

"Çetin A.: Pat!

"Ara G.: Dememle, karının düşmesi bir oldu. Ben dedim diye karı düştü aşağıya. Tır tır tır üç kare çekmişim. Bir de otomobilin üstüne düştü. Otomobilin içinde şoför gazete okuyor. Üstüne bir şey düşmüş, ağğğh diye korkmuş bir adam, yukarıda bir kafa, kafanın burnundan kanlar akıyor... Böyle bir resim."



25 Ağustos 2011 Perşembe

Ağustos Böceği İle Karınca


















Karıncayı tanırsınız
Minimini bir hayvandır
Fakat gaayet çalışkandır
Gaayet tutumludur, yalnız
Pek hodgamdır, bu bir kusur:
Hodkam olan zalim olur.

Bir gün ağustos böceği
Tembel tembel ötüp durmak
Neticesi aç kalarak
Karıncadan göreceği
Bürudete bakmaz, gider
Bir lokma şey rica eder
Der ki: - Acıyınız bize
Coluk çocuk evde açız
Ianenize muhtacız.
Karınca bir yüreksize
Layık huşunetle sorar:
- Aç mısınız? Ya o kadar
Uzun, güzel günler oldu.
O günlerde ne yaptınız?
Böcek inler: - Açız, açız
Bakın benzim nasıl soldu
O günlerde gülen, öten
Sazla, sözle eğlenen ben
Bugün bakın ne haldeyim!
Vallah açız, billah açız,
Halimize acıyınız!
Karınca eğlenir: - Beyim,
şimdi de raksedin, ne var?
'Yazın çalan kışın oynar.'


Tevfik Fikret


21 Ağustos 2011 Pazar

Günün şarkısı!

Gününü sıkıcı olmaktan çıkarmak istiyorsan, sana bir kıyak yapıyorum o zaman BURAYA TIKLA!

14 Ağustos 2011 Pazar

Eşref-i mahlukat!


İnsan doğar doğmaz kendini diğer canlıların efendisi, diğer canlıları da kendisinin hizmetkârı olarak buluverdi. Bunun için hiçbir çaba sarf etmedi, hiçbir iktidar mücadelesine girmedi, hiçbir kurnazlık peşine düşmedi, entrika çevirmedi.
Oysa dünyada cüssesi ondan kat be kat iri, dişleri, gözleri daha keskin, pençeleri daha keskin, çok daha hızlı ve atak yüzlerce çeşit hayvan vardı.
Ama o hayvanlar, değil iktidar mücadelesine girmek, insanlık için köpek gibi sadık, arı gibi çalışkan, koyun gibi nereye güdersen oraya giden birer hizmetkâr görevi gördüler.
En yırtıcı olanlar bile, insanlarla aralarına gizli bir çizgi çekerek, kendi yaşam alanlarına girilmediği sürece insanları rahatsız etmediler. Aslan gibi, kendi mekânlarında sembolik bir krallık sürmekle yetindiler.
Bu doğar doğmaz bulduğumuz manzarayı biraz ters-yüz edelim:
Denizleri balinalar, piranhalar ve köpek balıkları ele geçirsin.
Havayı kartallar, şahinler ve akbabalar kontrol altına alsın.
Aslan ormanlardaki sembolik krallığını resmileştirip insana meydan okusun.
Çöllerde develer başarılı bir isyan hareketi gerçekleştirsin.
Böyle bir dünyada insanlar hâlâ aralarındaki farklılıkları düşmanlık sebebi sayarlar mıydı dersiniz? Koyun kurtla aynı amaç için birleşirken, insan, derisinin rengine aldırır mıydı?
Ve böyle bir dünyada on binlerce insanın ölmesi alelade bir olay gibi geçiştirilir miydi? Eğlence tüm tantanasıyla, kavgalar tüm sertliğiyle, tartışmalar tüm hararetiyle devam edebilir miydi?
"Ne yapalım, hayat devam ediyor diyerek kameraya gülümseyebilir miydi?
Hiçbir şey yapamasa da, hiçbir şey yapamamanın azabını duymaz mıydı?
Bir tür dayanışma.
Bir "tür" dayanışması.
Neyse ki sadece bir varsayım.
İnsan hâlâ eşref-i mahlukat. Hâlâ tüm canlılar ona hizmetkâr.
Ama bu, aşağıların en aşağısına düşmesine engel değil.
Dünyayı insan görünüşlü hayvanların istila etmesine ise hiç engel değil...

3 Temmuz 2011 Pazar

O değilde...


O değilde.. Şu günlerde acayip böyle Ankara'ya gidesim var, niye bilmiyorum. Ben bir Ankara tutturmuşum ooh ne güzel, dilimde hep bir Ankara. Ankaralı şiirler dinleyip, şarkılar söylüyorum felannss...




O zaman şu şarkı gelsin mesela Zuhal Olcay'dan..